Basit Yargılama Usulü

Basit yargılama usulü nedir?

Basit yargılama, 7188 s. Kanun ile CMK’nın 251. maddesi yeniden düzenlenerek getirilmiş yeni bir muhakeme usulüdür. Basit yargılama ile birtakım suçlara ilişkin yargılama süreçlerinin hızlandırılması ve adli iş yükünün azaltılması amaçlanmıştır. Basit yargılama, olağan kovuşturma usulünün alternatifidir. Asliye ceza mahkemesi, adli para cezası ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünü takip edebilir.

Basit yargılama usulünün uygulanması zorunlu mudur?

Basit yargılama usulünün uygulanması zorunlu değildir, mahkemenin takdirine bırakılmıştır. Basit yargılama usulünü takip edecek mahkeme, iddianamenin kabulünün hemen ardından basit yargılamanın uygulanacağına ilişkin bir karar verir. Mahkemenin bu kararında tarafların rızası aranmaz. Mahkeme, basit yargılama usulünü izleyeceğine ilişkin kararıyla bağlı değildir. CMK m. 251/6 uyarınca her aşamada duruşma açarak genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edebilir. Yargılamaya olağan usule göre devam edilmesi taraflarca da her aşamada talep edilebilir.

Basit yargılama nasıl yürütülür?

Basit yargılama usulünü izleyeceğini karara bağlayan mahkeme iddianameyi sanık, mağdur ve şikayetçiye tebliğ eder. Taraflardan beyan ve savunmalarını 15 gün içinde bildirmeleri istenir. Bu tebligatta hükmün “duruşma yapılmaksızın verilebileceği” hususuna da yer verilir. Mahkeme bu sırada ilgili kurum ve kuruluşlarla yazışarak toplanması gereken belgeleri talep eder. Beyan ve savunma için verilen 15 günlük sürenin sonunda mahkeme, duruşma yapmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşünü almaksızın bir hükme varır.

Basit yargılamada yaptırım nasıl belirlenir?

Basit yargılamada yaptırım, tıpkı olağan usulde olduğu gibi belirlenir. Mahkeme TCK m. 61’i uygular. Ceza seçenek yaptırımlara çevrilebilir, hapis cezası ertelenebilir. “Uygulanmasına sanık tarafından yazılı olarak karşı çıkılmaması” kaydıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Mahkemece CMK m. 223 ile gösterilen herhangi bir hükme varılabilir. Eğer mahkeme mahkumiyet hükmü vermişse sonuç cezayı dörtte bir oranında indirir.

Basit yargılamada sanık beyanının hukuki niteliği nedir?

Duruşma yapılmadan hüküm kurulabilen basit yargılamada sanığa sorgu hakkı tanınmamıştır. Sanığın kendisine tanınan 15 günlük sürede sunduğu beyanı “yazılı savunma” niteliğindedir. Ancak sanığın savunması yazılı olarak alınacaksa da sorgudan doğan asgari savunma haklarının basit yargılamada da sağlanması gerekir. Sanık yazılı savunmasında susma hakkını kullanabileceği gibi, lehine delillerin toplanmasını isteyebilir. Mahkeme hüküm kurmadan evvel sanığın beyanında ileri sürdüğü somut delilleri resen araştırmalıdır.

Basit yargılamada hukuki yardımdan yararlanma hakkı mevcut mudur?

Mevcut düzenlemeler uyarınca basit yargılamada sanığa müdafi yardımından yararlanma hakkı tanınmamaktadır. Fikrimizce basit yargılama usulü, zorunlu müdafilik hali olarak düzenlenmelidir. Bu istisnai usulde duruşmaya katılmayan, sorgusu yapılmayan sanığın durumu savunma hakkı bakımından hassasiyet arz etmektedir. Sanığın kendi hazırlayacağı yazılı bir beyan ile savunma hakkını layığıyla kullanmasını beklemek yerinde olmayacaktır. Neticesinde hürriyeti bağlayıcı cezaya hükmetmenin mümkün olduğu bu usulde sanığın mutlaka hukuki yardımdan yararlandırılması gerektiği fikrindeyiz.

Basit yargılamada mağdur/şikayetçinin rolü nedir? Katılma talebi sunmak mümkün müdür?

CMK m. 251/2’ye göre basit yargılama usulünün uygulanmasına karar veren mahkeme iddianameyi sanıkla birlikte mağdur ve şikayetçiye de tebliğ eder. Mağdur ve şikayetçiye de beyanlarını yazılı olarak bildirmek üzere 15 günlük süre verilir. Öte yandan CMK m. 237/1’e göre mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında, hüküm verilinceye kadar şikayetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler. CMK m. 237/2’ye göre de katılma talepleri ilk derece mahkemesince reddolunan veya karara bağlanmayan kişilerin talepleri kanun yolunda karara bağlanabilir. Öyleyse, basit yargılama kapsamında mahkemeye beyan sunan mağdur veya şikayetçinin bu beyanı ile katılma talebini iletmesi mümkündür. Mahkeme CMK m. 251/3 uyarınca kuracağı hüküm ile katılma talebini de karara bağlamalıdır. Katılan ya da katılma talebi reddolunan veya karara bağlanmayanlar da CMK m. 252 uyarınca itiraz başvurusunda bulunabilirler. Buna karşılık sunulacak yazılı beyan ve taleplerin haricinde bu kişilerin yararlanabileceği özel bir onarıcı adalet mekanizması mevcut değildir.

Tanık dinlenmesi gereken durumlarda basit yargılama usulü uygulanabilir mi?

Tanık beyanının delil olarak kabul edileceği durumlarda tanığın duruşma açılarak dinlenmesi, CMK m. 201 uyarınca doğrudan soru sorma hakkının sağlanması gerekir. Öyleyse tanık dinlenmesi gereken durumlarda basit yargılama usulünün izlenmemesi, olağan usulde yargılama yapılması gerekir.

Basit yargılamada hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı nasıl verilir?

CMK m. 251/4 ile “uygulanmasına sanık tarafından yazılı olarak karşı çıkılmaması kaydıyla” hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebileceği düzenlenmiştir. CMK m. 231’in 6. fıkrasına göre sanığın “kabul etmemesi halinde” hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Bunun için mahkeme, verilecek karar hakkında sanığı açık ve anlaşılır bir şekilde bilgilendirmelidir. Oysa basit yargılamada sanığın kurum hakkında bilgilendirilmesi imkan dahilinde olmayacak, usulü kabul edip etmediği sorulamayacaktır. Uygulamada basit yargılama tebligatı ile karşılaşan sanıkların bu konuda beyanda bulunmayı atlamaması son derece önemlidir.

Basit yargılama usulü ile verilen hükme karşı kanun yoluna gidilebilir mi?

CMK m. 252 ile basit yargılama usulüne göre verilen hükümlere karşı yalnızca itiraz yolu düzenlenmiştir. Basit yargılama neticesinde verilen hükme karşı doğrudan genel hükümlere göre kanun yolu (istinaf-temyiz) başvurusu yapmak mümkün değildir.

CMK m. 252 ile düzenlenen basit yargılama itirazının olağan itiraz kanun yolundan farkı nedir?

CMK m. 267 ve devamında düzenlenen olağan itiraz hükümleri, basit yargılama itirazında süre ve başvurabilecek kişiler yönünden kıyasen uygulanabilir. Ancak CMK m. 252 ile düzenlenen itiraz, olağan itiraz kanun yolundan farklıdır. Basit yargılama itirazı ile karşılaşan mahkemenin takdir hakkı yoktur, itiraz üzerine duruşma açarak olağan usule göre yargılama yapar. Bu yönüyle basit yargılama itirazının aslen bir “karşı gelme” usulü olduğunu söylemek mümkündür. Ancak CMK m. 252/6’ya göre itirazı alan mahkeme, itirazın süresinde yapılmadığı veya kanun yoluna başvuru hakkı bulunmayan biri tarafından yapıldığı sonucuna varırsa dosyayı CMK m. 268/2 uyarınca itiraz merciine gönderir. Bu durumda CMK m. 252 uyarınca yapılan itirazı incelemekle olağan itiraz mercii görevlidir.

CMK m. 252 ile düzenlenen basit yargılama itirazının sonucu nedir?

CMK m. 252 ile düzenlenen basit yargılama itirazı ise teknik anlamda bir kanun yolu değildir. Yapılan itiraz, hükmü kanun yolu denetimine sokmaz, yargılamanın olağan hükümlere göre yürütülmesini sağlar. İtiraz üzerine mahkemenin basit yargılama ile kurduğu hüküm kalkar. Mahkeme duruşma açarak yapacağı yargılama neticesinde yeni bir hüküm oluşturur. İtiraz üzerine mahkeme tarafların yokluğunda da yargılamaya devam edebilir. Fikrimizce bu düzenleme yerinde olmamıştır. Bir defa hüküm kuran mahkemenin bu hükümden dönerek yargılamaya devam etmesi dürüst yargılama hakkına gölge düşürecektir. Bu durum CMK m. 23’e de aykırılık oluşturur.

İtiraz üzerine yapılacak yargılamada mahkeme önceki hükmü ile bağlı mıdır?

Mahkeme, itiraz üzerine yapacağı yargılamada önceki hükmü ile bağlı değildir. Ancak itiraz yoluna giden sanık değil ise cezada yapılan 1/4 oranındaki indirim korunur. Buna göre hükme itiraz eden sanık, hakkında belirlenen yaptırımın artırılması riskiyle karşı karşıya gelmektedir. Bu düzenleme, gerek aleyhe bozma yasağına aykırı olması gerek sanığı itiraz yoluna gitmekten alıkoyacak olması nedeniyle sakıncalıdır.

İtirazın geri alınması imkanı var mıdır?

CMK m. 252/2’ye göre itiraz yoluna başvuran, belirlenen duruşma tarihine kadar itirazından vazgeçebilir. Bu durumda duruşma yapılmaz ve itiraz edilmemiş sayılır.

İtiraz üzerine verilen hüküm diğer sanıkları etkiler mi?

CMK m. 252/4 ile itiraz üzerine verilen hüküm sanık lehine ise bunun itiraz etmemiş sanıklara da uygulanacağı düzenlenmiştir.

Basit yargılama usulü hangi hallerde uygulanamaz?

Basit yargılama usulü sanığın yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik halleri söz konusu ise uygulanmaz. Ayrıca soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı suçlar hakkında da basit yargılama usulü uygulanmaz. CMK m. 250/8’e göre basit yargılamaya tabi suç, bu usule tabi olmayan bir suçla birlikte işlendiyse usul uygulanmaz.

Ceza kararnamesi nedir? Basit yargılama usulünde kurulan karar, ceza kararnamesi midir?

Ceza adaleti sistemlerinde yaşanan yoğunluk ve tıkanmalar çoğu sistemi kendi çözümünü yaratmaya yönlendirmiştir. Karşılaştırmalı hukukta pek çok ülkenin ceza yargılamasında hızlandırılmış veya basitleştirilmiş istisnai usuller uyguladığını gözlemlemek mümkündür. Bu usullerden duruşma yapılmaksızın cezai yaptırıma karar verilmesini sağlayanlar “ceza kararnamesi” olarak anılmaktadır. Bu yönüyle ceza kararnameleri, sanığın sözlü yargılama, mahkeme önünde dinlenme hakkının istisnasını teşkil eder. Bu hak ile bu haktan doğan savunma hakları İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) m. 6/1 ile güvence altına alınmıştır. Buna karşılık İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) bu hakkın mutlak olmadığını ve yargılanan kişinin özgür iradesi ile mahkeme önünde dinlenme hakkından vazgeçebileceğini bildirmektedir. Ancak İHAM kişinin bu usulü aydınlatılmış onam ve serbest iradesiyle seçmesi ve dilediği an usulden dönme imkanının kendisine tanınması gerektiğini belirtmiştir (Bkz. Deweer v. Belçika, 6903/75, 27.02.1980). Gerek İHAM önüne gelen davalarda gerek karşılaştırmalı hukukta ceza kararnamelerinin genellikle hafif yaptırımlar gerektiren basit suçlar için benimsenmektedir.

Karşılaştırmalı hukukta CMK m. 251 ile düzenlenen basit yargılama usulü ile benzerlik taşıyan usullerden biri Alman Ceza Muhakemesi Kanunu m. 407 ve devamı ile düzenlenen ceza kararnamesi usulüdür. Buna göre savcılığın istemi üzerine, mahkemece duruşma yapılmadan karar verilmesi mümkündür. Ceza kararnameleri ile adli para cezası, belirli eylemlerden yasaklanma ile sanığın müdafii var ise bir yılı geçmeyecek hapis cezasına hükmedilebilmektedir. Alman sisteminde ceza kararnamesine itiraz edilmesi üzerine duruşma açılır. Mahkeme itiraz üzerine yapacağı yargılamada ceza kararnamesinde verdiği karar ile bağlı değildir.

Açıkladığımız çerçevede, basit yargılama usulünün de bir ceza kararnamesi olduğunu söylemek mümkündür.

1412 s. CMUK döneminde uygulanan ceza kararnameleri ile basit yargılama arasında benzerlik var mıdır?

Türk hukukunda ceza kararnamesine dair akla gelen ilk düzenleme, 1412 sayılı mülga CMUK’un 386 ve devamı hükümlerinde düzenlenen “sulh hakimlerinin ceza kararnameleri” idi. Sulh ceza hakimi para cezası, 3 aya kadar hapis cezası, meslek veya sanattan yasaklanma ve müsadere yaptırımları için bu usulü uygulayabiliyordu. Eğer ceza kararnamesi ile hapis cezasına hükmedilmiş ise itiraz üzerine olağan usule göre duruşma açılıyor ve yargılama devam ediyordu. Ceza kararnamesi ile hapis cezası dışındaki bir yaptırıma karar verilmiş ise itiraz dosya üzerinden inceleniyordu. CMUK m. 390/3 ile düzenlenen dosya üzerinden itiraz incelemesi, mahkeme önünde dinlenme hakkının ihlal edilmesi gerekçesiyle İHAM tarafından Türkiye aleyhinde kararlar verilmesine sebep olmuştur (Bkz. Taner v. Türkiye, 38414/02, 15.02.2007). Nitekim CMUK’un ilgili maddesi Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından benzer gerekçelerle iptal edilmiş (bkz. AYM 2001/481 E., 2004/91 K., 30.06.2004 T. kararı), 2005 tarihli 5271 s. yeni CMK’da ceza kararnamelerine yer verilmemiştir.

Ceza kararnameleri ile basit yargılama usulü arasında büyük benzerlikler vardır. Buna karşılık basit yargılamada yaptırımının niteliğinden bağımsız olarak sanığın itiraz üzerine usulü olağan usule döndürme ve duruşma açılmasını sağlama hakkı bulunmaktadır.

Basit yargılama usulü ile verilen hüküm tekerrüre esas olur mu?

Suçta tekerrür, yani suçun tekrarlanması ceza adaleti sisteminde fail aleyhine sonuçlara bağlanmıştır. Basit yargılama usulünde ise olağan bir kovuşturma usulü izlenmeden hüküm kurulmakta ve itiraz edilmezse bu hüküm istinaf kanun yoluna tabi olmadan kesinleşmektedir. İstisnai surette verilen bu hükümlerin tekerrüre esas olup olmayacağı tartışma konusu olmuştur.

1412 s. mülga CMUK’un 305. maddesi ile temyiz olunamayan hükümlerin tekerrüre esas olmayacağı düzenlenmişti. Bu hüküm çerçevesinde değerlendirme yapan Yargıtay, yerleşik içtihadı ile yukarıda detayları açıklanan ceza kararnameleriyle verilen hükümlerin “temyize değil itiraza tabi olması” nedeniyle bunların tekerrüre tabi olmayacağı yönünde içtihat yaratmıştı (Bkz. YCGK 2011/4-522 E., 2012/71 K. sayılı ve 28.02.2012 tarihli kararı). CMK m. 272/3’e 14.04.2020 tarih ve 7242 s. Kanun’la eklenen cümleye göre istinaf kanun yoluna kapalı hükümler tekerrüre esas olmayacaktır. Bu hüküm, 1412 s. mülga CMUK m. 305’te yer alan hükme oldukça benzer bir hükümdür. Ceza kararnameleri hakkındaki Yargıtay içtihadı doğrultusunda yorum yapılırsa, basit yargılamada verilen hükümlerin de tekerrüre esas alınamayacağını savunmak mümkündür. Nitekim bu hükümler, itiraza uğramadığı sürece istinafa tabi olmadan kesinleşmektedir.

Basit yargılama usulüne getirilebilecek eleştiriler nelerdir?

Basit yargılamada duruşma aşamasının yüz yüzelik, doğrudanlık, çelişmelilik gibi temel ilkeleri uygulanmamaktadır. Sanığa sözlü yargılama ve sorgu hakkı tanınmamakta, dürüst yargılama hakkından doğan güvenceler üzerinde ciddi sınırlamalar oluşturulmaktadır. İHAM içtihadı doğrultusunda sanığın istisnai hallerde bu haklarından serbest iradesi ile vazgeçebileceği söylenebilir. Ancak bu serbest iradenin her türlü baskıdan uzak olması ve sürecin tamamını kapsaması zorunludur. Bu çerçevede sürecin henüz başında basit yargılama usulünün uygulanması ile ilgili sanığın aydınlatılmış onamının alınmasının daha yerinde olacağı fikrindeyiz.

Sanığın serbest iradesini de ilgilendiren bir diğer husus, basit yargılamada “aklanma hakkının” öncelik haline getirilmemiş olmasıdır. Hakkında mahkumiyet kararı verilen sanığın itirazı, uygulanan indirimin geri alınması sonucunu doğurmaktadır. Bu düzenleme, sanık ile “yaptırım” üzerinde müzakere edildiğini göstermektedir. Öte yandan sorgu hakkı tanınmayan sanığa, lehindeki delillerin toplanmasını sağlamak vb. savunma haklarına dair güvenceler de sağlanmamaktadır. Ceza muhakemesinde şüpheli veya sanığa sağlanacak öncelikli imkan şüpheden kurtulmak, aklanmak olmadır. Maalesef anılan düzenlemeler, basit yargılama usulünde sanığa aklanma hakkının öncelikli olarak sağlanmadığını düşündürmektedir.

Basit Yargılama Usulü

Basit yargılama usulü nedir?

Basit yargılama, 7188 s. Kanun ile CMK’nın 251. maddesi yeniden düzenlenerek getirilmiş yeni bir muhakeme usulüdür. Basit yargılama ile birtakım suçlara ilişkin yargılama süreçlerinin hızlandırılması ve adli iş yükünün azaltılması amaçlanmıştır. Basit yargılama, olağan kovuşturma usulünün alternatifidir. Asliye ceza mahkemesi, adli para cezası ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünü takip edebilir.

Basit yargılama usulünün uygulanması zorunlu mudur?

Basit yargılama usulünün uygulanması zorunlu değildir, mahkemenin takdirine bırakılmıştır. Basit yargılama usulünü takip edecek mahkeme, iddianamenin kabulünün hemen ardından basit yargılamanın uygulanacağına ilişkin bir karar verir. Mahkemenin bu kararında tarafların rızası aranmaz. Mahkeme, basit yargılama usulünü izleyeceğine ilişkin kararıyla bağlı değildir. CMK m. 251/6 uyarınca her aşamada duruşma açarak genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edebilir. Yargılamaya olağan usule göre devam edilmesi taraflarca da her aşamada talep edilebilir.

Basit yargılama nasıl yürütülür?

Basit yargılama usulünü izleyeceğini karara bağlayan mahkeme iddianameyi sanık, mağdur ve şikayetçiye tebliğ eder. Taraflardan beyan ve savunmalarını 15 gün içinde bildirmeleri istenir. Bu tebligatta hükmün “duruşma yapılmaksızın verilebileceği” hususuna da yer verilir. Mahkeme bu sırada ilgili kurum ve kuruluşlarla yazışarak toplanması gereken belgeleri talep eder. Beyan ve savunma için verilen 15 günlük sürenin sonunda mahkeme, duruşma yapmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşünü almaksızın bir hükme varır.

Basit yargılamada yaptırım nasıl belirlenir?

Basit yargılamada yaptırım, tıpkı olağan usulde olduğu gibi belirlenir. Mahkeme TCK m. 61’i uygular. Ceza seçenek yaptırımlara çevrilebilir, hapis cezası ertelenebilir. “Uygulanmasına sanık tarafından yazılı olarak karşı çıkılmaması” kaydıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Mahkemece CMK m. 223 ile gösterilen herhangi bir hükme varılabilir. Eğer mahkeme mahkumiyet hükmü vermişse sonuç cezayı dörtte bir oranında indirir.

Basit yargılamada sanık beyanının hukuki niteliği nedir?

Duruşma yapılmadan hüküm kurulabilen basit yargılamada sanığa sorgu hakkı tanınmamıştır. Sanığın kendisine tanınan 15 günlük sürede sunduğu beyanı “yazılı savunma” niteliğindedir. Ancak sanığın savunması yazılı olarak alınacaksa da sorgudan doğan asgari savunma haklarının basit yargılamada da sağlanması gerekir. Sanık yazılı savunmasında susma hakkını kullanabileceği gibi, lehine delillerin toplanmasını isteyebilir. Mahkeme hüküm kurmadan evvel sanığın beyanında ileri sürdüğü somut delilleri resen araştırmalıdır.

Basit yargılamada hukuki yardımdan yararlanma hakkı mevcut mudur?

Mevcut düzenlemeler uyarınca basit yargılamada sanığa müdafi yardımından yararlanma hakkı tanınmamaktadır. Fikrimizce basit yargılama usulü, zorunlu müdafilik hali olarak düzenlenmelidir. Bu istisnai usulde duruşmaya katılmayan, sorgusu yapılmayan sanığın durumu savunma hakkı bakımından hassasiyet arz etmektedir. Sanığın kendi hazırlayacağı yazılı bir beyan ile savunma hakkını layığıyla kullanmasını beklemek yerinde olmayacaktır. Neticesinde hürriyeti bağlayıcı cezaya hükmetmenin mümkün olduğu bu usulde sanığın mutlaka hukuki yardımdan yararlandırılması gerektiği fikrindeyiz.

Basit yargılamada mağdur/şikayetçinin rolü nedir? Katılma talebi sunmak mümkün müdür?

CMK m. 251/2’ye göre basit yargılama usulünün uygulanmasına karar veren mahkeme iddianameyi sanıkla birlikte mağdur ve şikayetçiye de tebliğ eder. Mağdur ve şikayetçiye de beyanlarını yazılı olarak bildirmek üzere 15 günlük süre verilir. Öte yandan CMK m. 237/1’e göre mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında, hüküm verilinceye kadar şikayetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler. CMK m. 237/2’ye göre de katılma talepleri ilk derece mahkemesince reddolunan veya karara bağlanmayan kişilerin talepleri kanun yolunda karara bağlanabilir. Öyleyse, basit yargılama kapsamında mahkemeye beyan sunan mağdur veya şikayetçinin bu beyanı ile katılma talebini iletmesi mümkündür. Mahkeme CMK m. 251/3 uyarınca kuracağı hüküm ile katılma talebini de karara bağlamalıdır. Katılan ya da katılma talebi reddolunan veya karara bağlanmayanlar da CMK m. 252 uyarınca itiraz başvurusunda bulunabilirler. Buna karşılık sunulacak yazılı beyan ve taleplerin haricinde bu kişilerin yararlanabileceği özel bir onarıcı adalet mekanizması mevcut değildir.

Tanık dinlenmesi gereken durumlarda basit yargılama usulü uygulanabilir mi?

Tanık beyanının delil olarak kabul edileceği durumlarda tanığın duruşma açılarak dinlenmesi, CMK m. 201 uyarınca doğrudan soru sorma hakkının sağlanması gerekir. Öyleyse tanık dinlenmesi gereken durumlarda basit yargılama usulünün izlenmemesi, olağan usulde yargılama yapılması gerekir.

Basit yargılamada hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı nasıl verilir?

CMK m. 251/4 ile “uygulanmasına sanık tarafından yazılı olarak karşı çıkılmaması kaydıyla” hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebileceği düzenlenmiştir. CMK m. 231’in 6. fıkrasına göre sanığın “kabul etmemesi halinde” hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Bunun için mahkeme, verilecek karar hakkında sanığı açık ve anlaşılır bir şekilde bilgilendirmelidir. Oysa basit yargılamada sanığın kurum hakkında bilgilendirilmesi imkan dahilinde olmayacak, usulü kabul edip etmediği sorulamayacaktır. Uygulamada basit yargılama tebligatı ile karşılaşan sanıkların bu konuda beyanda bulunmayı atlamaması son derece önemlidir.

Basit yargılama usulü ile verilen hükme karşı kanun yoluna gidilebilir mi?

CMK m. 252 ile basit yargılama usulüne göre verilen hükümlere karşı yalnızca itiraz yolu düzenlenmiştir. Basit yargılama neticesinde verilen hükme karşı doğrudan genel hükümlere göre kanun yolu (istinaf-temyiz) başvurusu yapmak mümkün değildir.

CMK m. 252 ile düzenlenen basit yargılama itirazının olağan itiraz kanun yolundan farkı nedir?

CMK m. 267 ve devamında düzenlenen olağan itiraz hükümleri, basit yargılama itirazında süre ve başvurabilecek kişiler yönünden kıyasen uygulanabilir. Ancak CMK m. 252 ile düzenlenen itiraz, olağan itiraz kanun yolundan farklıdır. Basit yargılama itirazı ile karşılaşan mahkemenin takdir hakkı yoktur, itiraz üzerine duruşma açarak olağan usule göre yargılama yapar. Bu yönüyle basit yargılama itirazının aslen bir “karşı gelme” usulü olduğunu söylemek mümkündür. Ancak CMK m. 252/6’ya göre itirazı alan mahkeme, itirazın süresinde yapılmadığı veya kanun yoluna başvuru hakkı bulunmayan biri tarafından yapıldığı sonucuna varırsa dosyayı CMK m. 268/2 uyarınca itiraz merciine gönderir. Bu durumda CMK m. 252 uyarınca yapılan itirazı incelemekle olağan itiraz mercii görevlidir.

CMK m. 252 ile düzenlenen basit yargılama itirazının sonucu nedir?

CMK m. 252 ile düzenlenen basit yargılama itirazı ise teknik anlamda bir kanun yolu değildir. Yapılan itiraz, hükmü kanun yolu denetimine sokmaz, yargılamanın olağan hükümlere göre yürütülmesini sağlar. İtiraz üzerine mahkemenin basit yargılama ile kurduğu hüküm kalkar. Mahkeme duruşma açarak yapacağı yargılama neticesinde yeni bir hüküm oluşturur. İtiraz üzerine mahkeme tarafların yokluğunda da yargılamaya devam edebilir. Fikrimizce bu düzenleme yerinde olmamıştır. Bir defa hüküm kuran mahkemenin bu hükümden dönerek yargılamaya devam etmesi dürüst yargılama hakkına gölge düşürecektir. Bu durum CMK m. 23’e de aykırılık oluşturur.

İtiraz üzerine yapılacak yargılamada mahkeme önceki hükmü ile bağlı mıdır?

Mahkeme, itiraz üzerine yapacağı yargılamada önceki hükmü ile bağlı değildir. Ancak itiraz yoluna giden sanık değil ise cezada yapılan 1/4 oranındaki indirim korunur. Buna göre hükme itiraz eden sanık, hakkında belirlenen yaptırımın artırılması riskiyle karşı karşıya gelmektedir. Bu düzenleme, gerek aleyhe bozma yasağına aykırı olması gerek sanığı itiraz yoluna gitmekten alıkoyacak olması nedeniyle sakıncalıdır.

İtirazın geri alınması imkanı var mıdır?

CMK m. 252/2’ye göre itiraz yoluna başvuran, belirlenen duruşma tarihine kadar itirazından vazgeçebilir. Bu durumda duruşma yapılmaz ve itiraz edilmemiş sayılır.

İtiraz üzerine verilen hüküm diğer sanıkları etkiler mi?

CMK m. 252/4 ile itiraz üzerine verilen hüküm sanık lehine ise bunun itiraz etmemiş sanıklara da uygulanacağı düzenlenmiştir.

Basit yargılama usulü hangi hallerde uygulanamaz?

Basit yargılama usulü sanığın yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik halleri söz konusu ise uygulanmaz. Ayrıca soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı suçlar hakkında da basit yargılama usulü uygulanmaz. CMK m. 250/8’e göre basit yargılamaya tabi suç, bu usule tabi olmayan bir suçla birlikte işlendiyse usul uygulanmaz.

Ceza kararnamesi nedir? Basit yargılama usulünde kurulan karar, ceza kararnamesi midir?

Ceza adaleti sistemlerinde yaşanan yoğunluk ve tıkanmalar çoğu sistemi kendi çözümünü yaratmaya yönlendirmiştir. Karşılaştırmalı hukukta pek çok ülkenin ceza yargılamasında hızlandırılmış veya basitleştirilmiş istisnai usuller uyguladığını gözlemlemek mümkündür. Bu usullerden duruşma yapılmaksızın cezai yaptırıma karar verilmesini sağlayanlar “ceza kararnamesi” olarak anılmaktadır. Bu yönüyle ceza kararnameleri, sanığın sözlü yargılama, mahkeme önünde dinlenme hakkının istisnasını teşkil eder. Bu hak ile bu haktan doğan savunma hakları İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) m. 6/1 ile güvence altına alınmıştır. Buna karşılık İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) bu hakkın mutlak olmadığını ve yargılanan kişinin özgür iradesi ile mahkeme önünde dinlenme hakkından vazgeçebileceğini bildirmektedir. Ancak İHAM kişinin bu usulü aydınlatılmış onam ve serbest iradesiyle seçmesi ve dilediği an usulden dönme imkanının kendisine tanınması gerektiğini belirtmiştir (Bkz. Deweer v. Belçika, 6903/75, 27.02.1980). Gerek İHAM önüne gelen davalarda gerek karşılaştırmalı hukukta ceza kararnamelerinin genellikle hafif yaptırımlar gerektiren basit suçlar için benimsenmektedir.

Karşılaştırmalı hukukta CMK m. 251 ile düzenlenen basit yargılama usulü ile benzerlik taşıyan usullerden biri Alman Ceza Muhakemesi Kanunu m. 407 ve devamı ile düzenlenen ceza kararnamesi usulüdür. Buna göre savcılığın istemi üzerine, mahkemece duruşma yapılmadan karar verilmesi mümkündür. Ceza kararnameleri ile adli para cezası, belirli eylemlerden yasaklanma ile sanığın müdafii var ise bir yılı geçmeyecek hapis cezasına hükmedilebilmektedir. Alman sisteminde ceza kararnamesine itiraz edilmesi üzerine duruşma açılır. Mahkeme itiraz üzerine yapacağı yargılamada ceza kararnamesinde verdiği karar ile bağlı değildir.

Açıkladığımız çerçevede, basit yargılama usulünün de bir ceza kararnamesi olduğunu söylemek mümkündür.

1412 s. CMUK döneminde uygulanan ceza kararnameleri ile basit yargılama arasında benzerlik var mıdır?

Türk hukukunda ceza kararnamesine dair akla gelen ilk düzenleme, 1412 sayılı mülga CMUK’un 386 ve devamı hükümlerinde düzenlenen “sulh hakimlerinin ceza kararnameleri” idi. Sulh ceza hakimi para cezası, 3 aya kadar hapis cezası, meslek veya sanattan yasaklanma ve müsadere yaptırımları için bu usulü uygulayabiliyordu. Eğer ceza kararnamesi ile hapis cezasına hükmedilmiş ise itiraz üzerine olağan usule göre duruşma açılıyor ve yargılama devam ediyordu. Ceza kararnamesi ile hapis cezası dışındaki bir yaptırıma karar verilmiş ise itiraz dosya üzerinden inceleniyordu. CMUK m. 390/3 ile düzenlenen dosya üzerinden itiraz incelemesi, mahkeme önünde dinlenme hakkının ihlal edilmesi gerekçesiyle İHAM tarafından Türkiye aleyhinde kararlar verilmesine sebep olmuştur (Bkz. Taner v. Türkiye, 38414/02, 15.02.2007). Nitekim CMUK’un ilgili maddesi Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından benzer gerekçelerle iptal edilmiş (bkz. AYM 2001/481 E., 2004/91 K., 30.06.2004 T. kararı), 2005 tarihli 5271 s. yeni CMK’da ceza kararnamelerine yer verilmemiştir.

Ceza kararnameleri ile basit yargılama usulü arasında büyük benzerlikler vardır. Buna karşılık basit yargılamada yaptırımının niteliğinden bağımsız olarak sanığın itiraz üzerine usulü olağan usule döndürme ve duruşma açılmasını sağlama hakkı bulunmaktadır.

Basit yargılama usulü ile verilen hüküm tekerrüre esas olur mu?

Suçta tekerrür, yani suçun tekrarlanması ceza adaleti sisteminde fail aleyhine sonuçlara bağlanmıştır. Basit yargılama usulünde ise olağan bir kovuşturma usulü izlenmeden hüküm kurulmakta ve itiraz edilmezse bu hüküm istinaf kanun yoluna tabi olmadan kesinleşmektedir. İstisnai surette verilen bu hükümlerin tekerrüre esas olup olmayacağı tartışma konusu olmuştur.

1412 s. mülga CMUK’un 305. maddesi ile temyiz olunamayan hükümlerin tekerrüre esas olmayacağı düzenlenmişti. Bu hüküm çerçevesinde değerlendirme yapan Yargıtay, yerleşik içtihadı ile yukarıda detayları açıklanan ceza kararnameleriyle verilen hükümlerin “temyize değil itiraza tabi olması” nedeniyle bunların tekerrüre tabi olmayacağı yönünde içtihat yaratmıştı (Bkz. YCGK 2011/4-522 E., 2012/71 K. sayılı ve 28.02.2012 tarihli kararı). CMK m. 272/3’e 14.04.2020 tarih ve 7242 s. Kanun’la eklenen cümleye göre istinaf kanun yoluna kapalı hükümler tekerrüre esas olmayacaktır. Bu hüküm, 1412 s. mülga CMUK m. 305’te yer alan hükme oldukça benzer bir hükümdür. Ceza kararnameleri hakkındaki Yargıtay içtihadı doğrultusunda yorum yapılırsa, basit yargılamada verilen hükümlerin de tekerrüre esas alınamayacağını savunmak mümkündür. Nitekim bu hükümler, itiraza uğramadığı sürece istinafa tabi olmadan kesinleşmektedir.

Basit yargılama usulüne getirilebilecek eleştiriler nelerdir?

Basit yargılamada duruşma aşamasının yüz yüzelik, doğrudanlık, çelişmelilik gibi temel ilkeleri uygulanmamaktadır. Sanığa sözlü yargılama ve sorgu hakkı tanınmamakta, dürüst yargılama hakkından doğan güvenceler üzerinde ciddi sınırlamalar oluşturulmaktadır. İHAM içtihadı doğrultusunda sanığın istisnai hallerde bu haklarından serbest iradesi ile vazgeçebileceği söylenebilir. Ancak bu serbest iradenin her türlü baskıdan uzak olması ve sürecin tamamını kapsaması zorunludur. Bu çerçevede sürecin henüz başında basit yargılama usulünün uygulanması ile ilgili sanığın aydınlatılmış onamının alınmasının daha yerinde olacağı fikrindeyiz.

Sanığın serbest iradesini de ilgilendiren bir diğer husus, basit yargılamada “aklanma hakkının” öncelik haline getirilmemiş olmasıdır. Hakkında mahkumiyet kararı verilen sanığın itirazı, uygulanan indirimin geri alınması sonucunu doğurmaktadır. Bu düzenleme, sanık ile “yaptırım” üzerinde müzakere edildiğini göstermektedir. Öte yandan sorgu hakkı tanınmayan sanığa, lehindeki delillerin toplanmasını sağlamak vb. savunma haklarına dair güvenceler de sağlanmamaktadır. Ceza muhakemesinde şüpheli veya sanığa sağlanacak öncelikli imkan şüpheden kurtulmak, aklanmak olmadır. Maalesef anılan düzenlemeler, basit yargılama usulünde sanığa aklanma hakkının öncelikli olarak sağlanmadığını düşündürmektedir.