Hakaret suçu Türk Ceza Kanunu (“TCK”) m. 125 ve devamındaki hükümlerde “Şerefe Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Suçun hukuksal konusunu kişinin onur, şeref ve saygınlığı oluşturmaktadır (Yargıtay 18. CD., 01.11.2017, 2017/4484 E., 2017/12287 K.). Hakaret suçunun oluşabilmesi için suça konu davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekir (Yargıtay 18. CD., 25.09.2017, 2015/37995 E., 2017/9539 K.).
TCK m. 125’te düzenlenen hakaret suçu, genel hakaret suçu olup diğer kanun hükümleri ile Cumhurbaşkanı’na hakaret, yabancı devletin bayrağına karşı hakaret gibi özel hakaret suçları da düzenlenmiştir. Bu özel hakaret suçlarında yalnızca kişinin onuru zedelenmemekte, aynı zamanda başka bir hukuksal değer de ihlal edilmektedir.
Hakaret, bir kimseye onur ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir eylem veya olgu isnat edilmesi veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur ve saygınlığına saldırılmasıdır. Bir hareketin tahkir edici, diğer bir ifadeyle onur kırıcı, aşağılayıcı olup olmadığı bazı durumlarda zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir (Yargıtay 18. CD., 25.09.2017, 2015/37995 E., 2017/9539 K.).
Hakaret suçunun oluşabilmesi için isnat olunan somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatı ayrı bir tartışmayı gerektirir. İsnat, mağdurun onur, şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olmalıdır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiili belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir (örneğin “sen benim kalemimi çaldın” gibi) (Yargıtay 15. CD., 08.04.2015, 2014/8211 E., 2015/23325 K.; 05.02.2014, 2013/13342 E., 2014/1925 K.).
Bir kimse hakkında, somut bir eylem veya olgu isnat edilmeksizin onur ve saygınlığını incitici beyanlarda bulunmaya ya da olumsuz bir değer yargısını belirtmeye sövme denir. Madde gerekçesinde sövmeyle ilgili olarak; “Kötü bir niteliği veya huyu ifade eden sözler, somut bir fiil veya olguyla irtibatlandırılmadıkları halde, yine de hakaret suçunu oluştururlar. Örneğin, bir kimseye ‘serseri’, ‘alçak’, ‘hayvan’ denmesi hâlinde, somut fiil isnadı söz konusu değildir. Aynı şekilde kişiye soyut olarak ‘hırsız’, ‘rüşvetçi’, ‘sahtekâr’, ‘fahişe’ gibi yakıştırmalarda bulunulması hâlinde de hakaret suçu oluşmaktadır. Kişinin bedenî arızasını ifade etmekle veya kişiye bir hastalık izafe etmekle de hakaret suçu işlenmiş olur. Örneğin, kişiye ‘kör’, ‘şaşı’, ‘topal’, ‘kambur’, ‘kel’ vs. demekle; kişiye ‘psikopat’, ‘frengili’ veya ‘aidsli’ demekle hakaret suçu oluşur” biçiminde açıklama yapılmıştır.
Bir kişiye izafeten söylenen sözün veya bulunulan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığı belirlenirken, toplumda egemen olan değerleri, örf ve adetleri göz önünde bulundurmak gerekir (Yargıtay 15. CD., 06.05.2015, 2014/13207 E, 2015/24991 K.). Diğer bir deyişle bir ifadenin hakaret niteliğinde olup olmadığı belirlenirken somut olayın tüm özellikleri bir arada değerlendirilmelidir. Buna karşılık Yargıtay’ın sıklıkla kullanılan birtakım ifadelerle ilgili oluşturduğu içtihada da değinmek gerekir.
Yargıtay’a göre “şerefsiz” (Yargıtay 4. CD., 02.12.2019, 2015/22863 E., 2019/18597 K.), “haysiyetsiz” (Yargıtay 18. CD., 26.02.2019, 2018/8132 E., 2019/3826 K.), “rüşvetçi” (Yargıtay 18. CD., 16.01.2019, 2018/7790 E., 2019/1445 K.) gibi ifadeler hakaret suçunu oluşturacak ifadelerdir. Ancak Yargıtay, “lan” veya “terbiyesiz” gibi ifadeleri onur, şeref ve saygınlığı rencide edici nitelikte görmemiş olup bu ifadeleri yalnızca “nezaket dışı ve kaba hitap şekilleri” olarak değerlendirmektedir. (Yargıtay 18. CD., 10.02.2020, 2019/7381 E., 2020/4109 K.; 27.11.2019, 2018/6951 E., 2019/16669 K.). Yine Yargıtay’a göre “Allah senin belanı versin” gibi olumsuz temenni içeren sözler beddua niteliğinde olup hakaret suçunu oluşturmaz (Yargıtay 18. CD., 03.12.2019, 2019/8593 E., 2019/17035 K.; Yargıtay 4. CD., 21.01.2014, 2012/24981 E., 2014/1337 K.). “Sinkaf” içeren sözler ise Yargıtay tarafından hemen her zaman ve her ortamda aşağılayıcı ve hakaret içeren sözler olarak değerlendirilmektedir (Y. 18. CD. 13.01.2020, 2018/7327 E., 2020/134 K.).
Kamuoyuna mal olmuş, diğer bir ifade ile bilinen ve tanınan kişilere yönelik eleştiriler daha ağır olabilir. Örneğin siyasetçilere yönelik eleştiri sınırlarının, düşünceyi ve kanaati açıklama hürriyeti göz önünde bulundurularak özel kişilere nazaran daha geniş olduğu gerek iç hukukumuzda gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (“AİHM”) kararlarında yerleşmiş bir ilkedir. Bu ilkenin gerekçesi, siyasetçilerin, özel kişilerden farklı olarak, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açık olan, kamuoyuna mal olmuş kişi haline gelmeyi bilerek tercih etmeleridir. Bu nedenle siyasetçilerin, özellikle basın mensupları tarafından getirilen eleştirilere daha geniş bir hoşgörü göstermek durumunda olduğu kabul edilmektedir. (AİHM Dabrowski/Polonya, 18235/02, 19.12.2006; Lingens/Avusturya, 9815/82, 08.07.1986; Eon/Fransa, 26118/10, 14.03.2013; Yargıtay 18. CD., 07.05.2018, 2016/10294 E., 2018/6869 K.).
Hakaret suçu, huzurda hakaret ve gıyapta (yoklukta) hakaret olmak üzere iki şekilde işlenebilir. Hakaret suçunun huzurda işlenmesinin en tipik örneği, fiilin mağdurun yüzüne karşı işlenmesidir. Ancak suçun huzurda işlenmiş olması mutlaka fail ile mağdurun fiilin işlendiği sırada yüz yüze olmasını gerektirmez. Şayet fail, fiili işlediği sırada mağduru hedef alan hakaretinin mağdur tarafından da doğrudan algılanabileceğini biliyor ve istiyorsa, bu durumda da suç huzurda işlenmiş sayılacaktır (Yargıtay 18. CD., 06.03.2019, 2018/8065 E., 2019/4385 K.; 15.10.2018, 2018/5213 E., 2018/12965 K.).
Hakaret suçunun huzurda işlenmemesine rağmen, Kanun tarafından huzurda işlenmiş gibi cezalandırılan hali ileti yoluyla gerçekleştirilen hakarettir. TCK’nın 125/2. maddesinde, “Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.” demek suretiyle, tahkir edici nitelikteki fiilin, ileti yoluyla mağduru hedef alması durumunda failin huzurda hakaret etmiş gibi cezalandırılacağı belirtilmiştir (Yargıtay 18. CD., 17.09.2019, 2019/6276 E., 2019/12396 K.). Buna göre, hakaret içeren bir mektup, telefon konuşması veya yazılı bir mesaj huzurda söylenmiş gibi cezalandırılacaktır. İleti yoluyla hakarette, failin kullandığı vasıtalar ile mağduru hedef aldığını bilmesi ve mağdur tarafından bu fiilin öğrenilmesini istemesi gerekir. (Yargıtay 18. CD., 06.03.2019, 2018/8065 E., 2019/4385 K.).
Hakaret suçu mağdurun olmadığı veya mağdurun doğrudan vakıf olamayacağı bir şekilde işlendiğinde gıyapta hakaret suçu oluşmaktadır. Ancak gıyapta hakaret suçunun cezalandırılması için, failin mağdur dışında toplu veya dağınık durumdaki en az üç kişiyle ihtilat ederek bu suçu işlemesi gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle fail, gıyaptaki hakareti en az üç kişiyle bilerek ve isteyerek paylaşmış olmalıdır. İhtilat kişilerle birebir görüşerek gerçekleşebileceği gibi, üç veya daha fazla kişiye mektup göndermek, telefon etmek, SMS veya e-mail göndermek suretiyle de gerçekleştirilebilir. Ancak ihtilat unsurunun gerçekleşmesi için, muhatapların hakareti bizzat anlamaları ve vakıf olmaları lazımdır (Yargıtay 18. CD., 30.10.2018, 2016/8367 E., 2018/13828 K.; Yargıtay 4. CD., 06.11.2014, 2014/4825 E., 2014/32179 K.).
Bir kişinin tek bir cümle ile birden fazla kişiye hakaret etmesi halinde, örneğin sanığın birden fazla kişiye hitaben aynı anda sinkaflı sözlerle hakaret etmesi halinde suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fille işlenmesi durumu sebebiyle fail tek bir hakaret suçundan cezalandırılır. Ancak bu ceza, TCK m. 43/2 uyarınca dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır (Yargıtay 18. CD., 15.01.2019, 2018/3652 E., 2019/1285 K.; Yargıtay 4. CD., 24.11.2014, 2014/7033 E., 2014/33869 K.).
Vefat edenler hukuken “kişi” sayılmadığından hakaret suçu yalnızca yaşayan kişilere karşı işlenebilmektedir. Bir kimsenin vefatından sonra hatırasına hakaret edilmesi durumunda kişinin hatırasına hakaret suçu tartışma konusu olacaktır (TCK m. 130).
Hakaret suçu tüzel kişilere karşı işlenemez (Yargıtay 18. CD., 07.12.2018, 2016/16708 E., 2018/16659 K.). Tüzel kişiler hakaret suçu bakımından mağdur değil ancak bazı durumlarda suçtan zarar gören olabilir. Bu durumda tüzel kişinin organını oluşturan veya temsilcisi olan gerçek kişilere yönelik hakaretin bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
Teknoloji alanında yaşanan hızlı gelişimeler neticesinde sanal mecralarda, internet üzerinden cinsel taciz, kişilerin huzur ve sükununu bozma, haberleşmenin gizliliğini ihlal gibi ciddi suçlar işlenmektedir. Günümüzde kendilerine ulaşılamayacağı düşüncesiyle kişiler internet üzerinden, özellikle de sosyal medya araçlarını kullanmak suretiyle hakaret nitelikli mesajlar göndermek veya hakaret nitelikli yorumlar yapmak suretiyle hakaret suçunu işlemektedir. İnternet üzerinden hakarette karşılaşılan en önemli sorun ise suçun failinin kimliğinin belirlenmesidir. Zira internette kişiler sahte kimlik veya gerçek dışı isim (nickname gibi takma isimler) kullanabilmektedirler. Ancak internet yoluyla hakaret suçunu gerçekte kimin işlediğinin çeşitli yöntemlerle tespiti mümkündür. Yetkili makamlar da bu araştırmaları yapmakla yükümlü durumdadır. (Yargıtay 18. CD., 27.11.2017, 2015/41672 E., 2017/13629 K.; 07.06.2016, 2015/27677 E., 2016/12506 K.). Gerekli teknik yöntemler takip edildiğinde internet üzerinden işlenen hakaret suçunun ispatı mümkün olmaktadır.
TCK’nın 125/2. maddesinde, “Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.” denilmektedir. Buna göre internet üzerinden yapılan hakaret de huzurda yapılmış sayılacaktır. Özellikle belirtmek gerekir ki sosyal medya hesaplarında, herkese açık şekilde yapılan hakaret içerikli paylaşımlarda TCK m. 125/4 uyarınca aleniyet unsurunun varlığı kabul edilerek cezada artırıma gidilmesi gerekmektedir (Yargıtay 12. CD. 07.02.2018, 2017/4286 E. 2018/1180 K.). Örneğin yaygın şekilde kullanılan Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal medya mecralarında paylaşılan gönderi, yorum türünden içerikler bu kapsamda değerlendirilebilir.
Hakaret suçunun nitelikli halleri de düzenlenmiştir. Cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli unsurlar TCK m. 125/3-4’te düzenlenmektedir.
Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçu TCK m. 125/3-a hükmünde düzenlenmektedir. Suçun bu nitelikli haline özgü olarak, soruşturma ve kovuşturmada şikayet şartı aranmamaktadır (TCK m. 131/1).
Kamu görevlisine karşı yapılan bütün hakaretler değil, yalnızca “görevinden dolayı” yapılan hakaretler suçun nitelikli unsurunu oluşturur. Buna göre icra edilen kamu görevi ile hakaret eylemi arasında nedensellik bağının bulunması gerekmektedir. Hakaret doğrudan görevle ilgili olabileceği gibi, görevin yerine getiriliş yöntemi ya da sonuçları ile ilgili de olabilir (YCGK, 23.09.2008, 2008/4-180 E., 2008/205 K..). Örneğin Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından okulun bahçesinde teneffüs saatinde top oynayan öğrencilerin toplarını bitişikte bulunan sanığın bahçesine kaçırdıkları, sanığın da bu nedenle öğretmene "ben seni çocukların topu bahçeme kaçmasın diye kaç defa uyardım, sen çocuklarına sahip çıkmıyorsun, devamlı içerdesin, içerde ne b..k yediğiniz belli değil" diyerek hakaret ettiği olayda failin eyleminin mağdurun yaptığı görevin yerine getiriliş biçimi ile ilgili olması karşısında ilgili nitelikli halin varlığına hükmetmiştir (YCGK, 07.03.2017, 2014/4-755 E., 2017/126 K.). Kamu görevi sırasında ancak görevden dolayı olmayan hakaretler ise, hakaret suçunun basit halini oluşturacaktır.
Belirtilmelidir ki 3359 s. Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek m. 12/2 ile hakaret suçunun kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenmesi özel olarak düzenlenmiştir. Bu durumlarda TCK m. 125 uyarınca tayin edilecek ceza yarı oranında artırılır.
Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçunun TCK m. 301’de düzenlenen Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama suçu ile karıştırılmaması gerekir. Bu suçun unsurları ayrı bir değerlendirmeyi gerektirdiği gibi, suçla korunan hukuki yarar da daha kapsamlıdır.
Hakaret suçunun kişinin dini, siyasal, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı işlenmesi TCK m. 125/3-b ile suçun nitelikli hali olarak düzenlenmiştir. Yine TCK m. 125/3-c ile gösterildiği üzere suçun kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden söz ederek işlenmesi de suçun nitelikli halini oluşturur.
Hakaret suçunun alenen işlenmesi TCK m. 125/4 ile nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Hakaret suçunun, belirsiz sayıdaki kişiler tarafından işitilebilecek, görülebilecek ve algılanabilecek bir ortamda veya çok sayıda kişinin öğrenmesini sağlayacak herhangi bir araçla işlenmesi halinde, aleniyet vardır. Aleniyetin varlığı için, çok sayıda insanın hakareti öğrenmesinin olanaklı olması yeterlidir, söylenenlerin fiilen duyulması şart değildir.
Suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde de alenen işlendiği kabul edilmelidir (YCGK, 30.10.2018, 2017/14-1076 E., 2018/492 K.). Ancak aleni sayılmayan bir yerde gerçekleşen hakaret eylemini başka kişiler duysa bile eylem alenen işlenmiş sayılmaz.
Hakaret ile eleştiriyi birebirine karıştırmamak gerekir. Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir.
Eleştiri ise, herhangi bir kişiyi, eseri, olayı veya konuyu enine, boyuna, derinlemesine her yönüyle incelemek, belli kriterlere göre ölçmek, değerlendirmek, doğru ve yanlış yanlarını sergilemek amacıyla ortaya konulan görüş ve düşüncelerdir. Genelde beğenmemek, kusur bulmak olarak kabul görmekte ise de eleştirinin bir amacının da konuyu anlaşılır kılmak, sonuç çıkarmak ve toplumu yönlendirmek olduğunda kuşku yoktur (YCGK, 13.06.2017, 2014/4-754 E., 2017/324 K.). Anayasa'nın 26. maddesinde, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir. Bunun yanında, bu hak, birçok uluslararası belgeye ve mahkeme kararına da konu olmuştur. AİHM de ifade özgürlüğünün sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen "bilgi" ve "fikirler" için değil, incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerli olacağını ifade etmektedir. (AİHM Handyside/Birleşik Krallık, 5493/72, 07/12/1976; Yargıtay 18. CD., 15.02.2018, 2016/3577 E., 2018/1836 K.). AİHM tarafından çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin güvencesi olduğu değerlendirilen ifade özgürlüğünün eleştiri hakkını da içerdiği unutulmamalıdır. Bununla birlikte eleştiri özgürlüğü mutlak ve sınırsız değildir. Bu hak kullanılırken bireylerin hak ve özgürlüklerini ihlal edecek tutum ve davranışlardan kaçınılması gerekmektedir. (Yargıtay 18. CD., 15.11.2018, 2016/16733 E., 2018/15146 K.; 18.05.2016, 2015/10650 E., 2016/10878 K.).
Hakaret suçunda temel ceza, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası olmak üzere, seçimlik ceza olarak öngörülmüştür. Mahkeme tarafından hapis cezasının seçildiği durumlarda bu ceza, para cezasına çevrilemez. Ancak, TCK m. 50 uyarınca diğer seçenek yaptırımlara çevrilmesi imkanı mevcuttur.
Diğer şartların da varlığı halinde, hakaret suçları için sanığa hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise CMK m. 231/5’e göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yoluna gidilebilir. Benzer şekilde TCK m. 51’de düzenlenen diğer şartların da varlığı halinde hapis cezasının ertelenmesi de mümkündür. Ancak 3359 s. Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek m. 12/2-b uyarınca kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenen hakaret suçunda hapis cezasının ertelenmesi hükümleri uygulanmayacaktır. Nitelikli unsurlardan biri oluşmuşsa TCK m. 125/3 uyarınca cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. Hakaretin alenen işlenmesi halinde, hakaret suçu nedeniyle öngörülen ceza 1/6 oranında arttırılacaktır.
TCK m. 127 uyarınca sövme hariç isnat edilen ve suç oluşturan fiilin ispat edilmiş olması halinde kişiye ceza verilmez. İsnadın yöneltildiği kişi hakkında, isnada ilişkin kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı verilmesi halinde, isnat ispatlanmış sayılır. Bunun dışındaki hallerde isnadın ispat isteminin kabulü, ancak isnat olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunmasına veya şikayetçinin ispata razı olmasına bağlıdır. Hukuk düzeni, bazen kişinin onur ve saygınlığını incitecek biçimde yapılması halinde gerçeği söylemeyi de cezalandırmaktadır. Zira TCK m. 127/2 ile ispat edilmiş fiilinden söz edilerek kişiye hakaret edilmesi halinde, cezaya hükmedileceği düzenlenmiştir.
Hakaret suçunun haksız bir eyleme tepki olarak işlenmesi hali, TCK m. 129/1 ile özel bir tahrik hali olarak düzenlenmiştir. Bu hüküm uyarınca hakim, faile verilecek cezayı üçte birine kadar indirebileceği gibi ceza vermekten de vazgeçebilir. Özel haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesinin ilk şartı haksız bir fiilin bulunmasıdır. Fiilin haksız olması yeterli olup suç olması gerekmez. Haksız fiilin mutlaka hakaret suçunun failine karşı gerçekleştirilmiş olması gerekmez. Üçüncü bir kişiyi hedef alan bir haksız fiile tepki göstermesi makul sayılabilecek kişinin eylemi de bu kapsamda değerlendirilebilir. Hakaretin haksız fiili gerçekleştiren kişiye yönelik sarf edilmesi gerekir.
TCK m. 129/2 uyarınca kasten yaralama suçuna tepki olarak hakaret edilmesi halinde kişiye ceza verilmez.
Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi durumunda, olayın niteliğine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir (TCK m. 129/3). "Karşılıklı hakaret" hükmünün uygulanabilmesi için karşılıklı olarak işlenen suçların TCK m. 125’te yer alan tanıma uygun hakaret suçundan ibaret olması, ilk hakareti gerçekleştiren kişinin haksız olması, hakaretlerin karşılıklı olması, karşılıklı hakaretler arasında illiyet bağının bulunması şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir (Yargıtay 18. CD., 14.12.2015, 2015/9716 E., 2015/13344 K.).
CMK m. 253/1 ile düzenlendiği üzere soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlar uzlaştırmaya tabidir. Buna göre kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçu hariç olmak üzere, hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulmasında uzlaştırmaya başvurulması zorunludur. Buna göre Cumhuriyet savcılığı tarafından görevlendirilecek uzlaştırmacı mağdur ve şüpheli ile iletişime geçecek, uzlaşma teklifi iletecektir. Bu kapsamda mağdur, uğradığı maddi veya manevi zararın giderilmesi amacıyla maddi bir tazminatın ödenmesini talep edebileceği gibi yapma, etme şeklinde manevi bir edimin yerine getirilmesini de talep edebilir. Örneğin hakarete uğrayan mağdur, sosyal medya üzerinden yayınlanacak bir özür metni talep edebilir.
Uzlaşma kapsamında şüpheli, mağdur tarafından belirtilen uzlaşma edimini yerine getirirse hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilecektir. Diğer bir deyişle mağdurun maddi veya manevi zararının giderilmesi ile dosyanın kapanması imkanı vardır. Mağdur veya şüphelinin uzlaştırmayı veya yapılacak teklifi kabul etmemesi halinde muhakemeye olağan usule göre devam edilir.
TCK m. 66 ile düzenlendiği üzere hakaret suçunda esas alınacak dava zamanaşımı 8 yıldır. Bu süre kanunda sayılan hallerin gerçekleşmesi durumunda en fazla yarısı kadar, toplamda 12 yıla kadar uzayabilir. Süreyi dürdürecek veya kesecek hallerin ortaya çıkmadığı durumlarda kamu davası, anılan sürelerin geçmesi ile düşecek, artık fail aleyhinde bir hüküm verilemeyecektir. Bu sürenin hesaplanmasında uzman bir hukukçudan yardım alınmasında yarar vardır.
Hakaret suçunun kovuşturulmasında görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemeleridir. Hakaret suçu kovuşturulurken Asliye Ceza Mahkemesince CMK m. 251 uyarınca basit yargılama usulünün izlenmesi imkanı vardır.
Hakaret suçuyla ilgili kurulan ilk derece mahkemesi kararları, olağan kanun yollarına tabidir. Suçun tabi olduğu kanuni yaptırım sınırları uyarınca hakarete ilişkin karalar kural olarak temyize tabi olmamaktadır. Buna karşılık 7188 s. Kanun ile değişik CMK m. 286/3-a hükmü uyarınca TCK m. 125/3 ile düzenlenen nitelikli hakaret suçları temyize tabi hale getirilmiştir.
Hakaret suçu Türk Ceza Kanunu (“TCK”) m. 125 ve devamındaki hükümlerde “Şerefe Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Suçun hukuksal konusunu kişinin onur, şeref ve saygınlığı oluşturmaktadır (Yargıtay 18. CD., 01.11.2017, 2017/4484 E., 2017/12287 K.). Hakaret suçunun oluşabilmesi için suça konu davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekir (Yargıtay 18. CD., 25.09.2017, 2015/37995 E., 2017/9539 K.).
TCK m. 125’te düzenlenen hakaret suçu, genel hakaret suçu olup diğer kanun hükümleri ile Cumhurbaşkanı’na hakaret, yabancı devletin bayrağına karşı hakaret gibi özel hakaret suçları da düzenlenmiştir. Bu özel hakaret suçlarında yalnızca kişinin onuru zedelenmemekte, aynı zamanda başka bir hukuksal değer de ihlal edilmektedir.
Hakaret, bir kimseye onur ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir eylem veya olgu isnat edilmesi veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur ve saygınlığına saldırılmasıdır. Bir hareketin tahkir edici, diğer bir ifadeyle onur kırıcı, aşağılayıcı olup olmadığı bazı durumlarda zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir (Yargıtay 18. CD., 25.09.2017, 2015/37995 E., 2017/9539 K.).
Hakaret suçunun oluşabilmesi için isnat olunan somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatı ayrı bir tartışmayı gerektirir. İsnat, mağdurun onur, şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olmalıdır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiili belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir (örneğin “sen benim kalemimi çaldın” gibi) (Yargıtay 15. CD., 08.04.2015, 2014/8211 E., 2015/23325 K.; 05.02.2014, 2013/13342 E., 2014/1925 K.).
Bir kimse hakkında, somut bir eylem veya olgu isnat edilmeksizin onur ve saygınlığını incitici beyanlarda bulunmaya ya da olumsuz bir değer yargısını belirtmeye sövme denir. Madde gerekçesinde sövmeyle ilgili olarak; “Kötü bir niteliği veya huyu ifade eden sözler, somut bir fiil veya olguyla irtibatlandırılmadıkları halde, yine de hakaret suçunu oluştururlar. Örneğin, bir kimseye ‘serseri’, ‘alçak’, ‘hayvan’ denmesi hâlinde, somut fiil isnadı söz konusu değildir. Aynı şekilde kişiye soyut olarak ‘hırsız’, ‘rüşvetçi’, ‘sahtekâr’, ‘fahişe’ gibi yakıştırmalarda bulunulması hâlinde de hakaret suçu oluşmaktadır. Kişinin bedenî arızasını ifade etmekle veya kişiye bir hastalık izafe etmekle de hakaret suçu işlenmiş olur. Örneğin, kişiye ‘kör’, ‘şaşı’, ‘topal’, ‘kambur’, ‘kel’ vs. demekle; kişiye ‘psikopat’, ‘frengili’ veya ‘aidsli’ demekle hakaret suçu oluşur” biçiminde açıklama yapılmıştır.
Bir kişiye izafeten söylenen sözün veya bulunulan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığı belirlenirken, toplumda egemen olan değerleri, örf ve adetleri göz önünde bulundurmak gerekir (Yargıtay 15. CD., 06.05.2015, 2014/13207 E, 2015/24991 K.). Diğer bir deyişle bir ifadenin hakaret niteliğinde olup olmadığı belirlenirken somut olayın tüm özellikleri bir arada değerlendirilmelidir. Buna karşılık Yargıtay’ın sıklıkla kullanılan birtakım ifadelerle ilgili oluşturduğu içtihada da değinmek gerekir.
Yargıtay’a göre “şerefsiz” (Yargıtay 4. CD., 02.12.2019, 2015/22863 E., 2019/18597 K.), “haysiyetsiz” (Yargıtay 18. CD., 26.02.2019, 2018/8132 E., 2019/3826 K.), “rüşvetçi” (Yargıtay 18. CD., 16.01.2019, 2018/7790 E., 2019/1445 K.) gibi ifadeler hakaret suçunu oluşturacak ifadelerdir. Ancak Yargıtay, “lan” veya “terbiyesiz” gibi ifadeleri onur, şeref ve saygınlığı rencide edici nitelikte görmemiş olup bu ifadeleri yalnızca “nezaket dışı ve kaba hitap şekilleri” olarak değerlendirmektedir. (Yargıtay 18. CD., 10.02.2020, 2019/7381 E., 2020/4109 K.; 27.11.2019, 2018/6951 E., 2019/16669 K.). Yine Yargıtay’a göre “Allah senin belanı versin” gibi olumsuz temenni içeren sözler beddua niteliğinde olup hakaret suçunu oluşturmaz (Yargıtay 18. CD., 03.12.2019, 2019/8593 E., 2019/17035 K.; Yargıtay 4. CD., 21.01.2014, 2012/24981 E., 2014/1337 K.). “Sinkaf” içeren sözler ise Yargıtay tarafından hemen her zaman ve her ortamda aşağılayıcı ve hakaret içeren sözler olarak değerlendirilmektedir (Y. 18. CD. 13.01.2020, 2018/7327 E., 2020/134 K.).
Kamuoyuna mal olmuş, diğer bir ifade ile bilinen ve tanınan kişilere yönelik eleştiriler daha ağır olabilir. Örneğin siyasetçilere yönelik eleştiri sınırlarının, düşünceyi ve kanaati açıklama hürriyeti göz önünde bulundurularak özel kişilere nazaran daha geniş olduğu gerek iç hukukumuzda gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (“AİHM”) kararlarında yerleşmiş bir ilkedir. Bu ilkenin gerekçesi, siyasetçilerin, özel kişilerden farklı olarak, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açık olan, kamuoyuna mal olmuş kişi haline gelmeyi bilerek tercih etmeleridir. Bu nedenle siyasetçilerin, özellikle basın mensupları tarafından getirilen eleştirilere daha geniş bir hoşgörü göstermek durumunda olduğu kabul edilmektedir. (AİHM Dabrowski/Polonya, 18235/02, 19.12.2006; Lingens/Avusturya, 9815/82, 08.07.1986; Eon/Fransa, 26118/10, 14.03.2013; Yargıtay 18. CD., 07.05.2018, 2016/10294 E., 2018/6869 K.).
Hakaret suçu, huzurda hakaret ve gıyapta (yoklukta) hakaret olmak üzere iki şekilde işlenebilir. Hakaret suçunun huzurda işlenmesinin en tipik örneği, fiilin mağdurun yüzüne karşı işlenmesidir. Ancak suçun huzurda işlenmiş olması mutlaka fail ile mağdurun fiilin işlendiği sırada yüz yüze olmasını gerektirmez. Şayet fail, fiili işlediği sırada mağduru hedef alan hakaretinin mağdur tarafından da doğrudan algılanabileceğini biliyor ve istiyorsa, bu durumda da suç huzurda işlenmiş sayılacaktır (Yargıtay 18. CD., 06.03.2019, 2018/8065 E., 2019/4385 K.; 15.10.2018, 2018/5213 E., 2018/12965 K.).
Hakaret suçunun huzurda işlenmemesine rağmen, Kanun tarafından huzurda işlenmiş gibi cezalandırılan hali ileti yoluyla gerçekleştirilen hakarettir. TCK’nın 125/2. maddesinde, “Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.” demek suretiyle, tahkir edici nitelikteki fiilin, ileti yoluyla mağduru hedef alması durumunda failin huzurda hakaret etmiş gibi cezalandırılacağı belirtilmiştir (Yargıtay 18. CD., 17.09.2019, 2019/6276 E., 2019/12396 K.). Buna göre, hakaret içeren bir mektup, telefon konuşması veya yazılı bir mesaj huzurda söylenmiş gibi cezalandırılacaktır. İleti yoluyla hakarette, failin kullandığı vasıtalar ile mağduru hedef aldığını bilmesi ve mağdur tarafından bu fiilin öğrenilmesini istemesi gerekir. (Yargıtay 18. CD., 06.03.2019, 2018/8065 E., 2019/4385 K.).
Hakaret suçu mağdurun olmadığı veya mağdurun doğrudan vakıf olamayacağı bir şekilde işlendiğinde gıyapta hakaret suçu oluşmaktadır. Ancak gıyapta hakaret suçunun cezalandırılması için, failin mağdur dışında toplu veya dağınık durumdaki en az üç kişiyle ihtilat ederek bu suçu işlemesi gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle fail, gıyaptaki hakareti en az üç kişiyle bilerek ve isteyerek paylaşmış olmalıdır. İhtilat kişilerle birebir görüşerek gerçekleşebileceği gibi, üç veya daha fazla kişiye mektup göndermek, telefon etmek, SMS veya e-mail göndermek suretiyle de gerçekleştirilebilir. Ancak ihtilat unsurunun gerçekleşmesi için, muhatapların hakareti bizzat anlamaları ve vakıf olmaları lazımdır (Yargıtay 18. CD., 30.10.2018, 2016/8367 E., 2018/13828 K.; Yargıtay 4. CD., 06.11.2014, 2014/4825 E., 2014/32179 K.).
Bir kişinin tek bir cümle ile birden fazla kişiye hakaret etmesi halinde, örneğin sanığın birden fazla kişiye hitaben aynı anda sinkaflı sözlerle hakaret etmesi halinde suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fille işlenmesi durumu sebebiyle fail tek bir hakaret suçundan cezalandırılır. Ancak bu ceza, TCK m. 43/2 uyarınca dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır (Yargıtay 18. CD., 15.01.2019, 2018/3652 E., 2019/1285 K.; Yargıtay 4. CD., 24.11.2014, 2014/7033 E., 2014/33869 K.).
Vefat edenler hukuken “kişi” sayılmadığından hakaret suçu yalnızca yaşayan kişilere karşı işlenebilmektedir. Bir kimsenin vefatından sonra hatırasına hakaret edilmesi durumunda kişinin hatırasına hakaret suçu tartışma konusu olacaktır (TCK m. 130).
Hakaret suçu tüzel kişilere karşı işlenemez (Yargıtay 18. CD., 07.12.2018, 2016/16708 E., 2018/16659 K.). Tüzel kişiler hakaret suçu bakımından mağdur değil ancak bazı durumlarda suçtan zarar gören olabilir. Bu durumda tüzel kişinin organını oluşturan veya temsilcisi olan gerçek kişilere yönelik hakaretin bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
Teknoloji alanında yaşanan hızlı gelişimeler neticesinde sanal mecralarda, internet üzerinden cinsel taciz, kişilerin huzur ve sükununu bozma, haberleşmenin gizliliğini ihlal gibi ciddi suçlar işlenmektedir. Günümüzde kendilerine ulaşılamayacağı düşüncesiyle kişiler internet üzerinden, özellikle de sosyal medya araçlarını kullanmak suretiyle hakaret nitelikli mesajlar göndermek veya hakaret nitelikli yorumlar yapmak suretiyle hakaret suçunu işlemektedir. İnternet üzerinden hakarette karşılaşılan en önemli sorun ise suçun failinin kimliğinin belirlenmesidir. Zira internette kişiler sahte kimlik veya gerçek dışı isim (nickname gibi takma isimler) kullanabilmektedirler. Ancak internet yoluyla hakaret suçunu gerçekte kimin işlediğinin çeşitli yöntemlerle tespiti mümkündür. Yetkili makamlar da bu araştırmaları yapmakla yükümlü durumdadır. (Yargıtay 18. CD., 27.11.2017, 2015/41672 E., 2017/13629 K.; 07.06.2016, 2015/27677 E., 2016/12506 K.). Gerekli teknik yöntemler takip edildiğinde internet üzerinden işlenen hakaret suçunun ispatı mümkün olmaktadır.
TCK’nın 125/2. maddesinde, “Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.” denilmektedir. Buna göre internet üzerinden yapılan hakaret de huzurda yapılmış sayılacaktır. Özellikle belirtmek gerekir ki sosyal medya hesaplarında, herkese açık şekilde yapılan hakaret içerikli paylaşımlarda TCK m. 125/4 uyarınca aleniyet unsurunun varlığı kabul edilerek cezada artırıma gidilmesi gerekmektedir (Yargıtay 12. CD. 07.02.2018, 2017/4286 E. 2018/1180 K.). Örneğin yaygın şekilde kullanılan Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal medya mecralarında paylaşılan gönderi, yorum türünden içerikler bu kapsamda değerlendirilebilir.
Hakaret suçunun nitelikli halleri de düzenlenmiştir. Cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli unsurlar TCK m. 125/3-4’te düzenlenmektedir.
Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçu TCK m. 125/3-a hükmünde düzenlenmektedir. Suçun bu nitelikli haline özgü olarak, soruşturma ve kovuşturmada şikayet şartı aranmamaktadır (TCK m. 131/1).
Kamu görevlisine karşı yapılan bütün hakaretler değil, yalnızca “görevinden dolayı” yapılan hakaretler suçun nitelikli unsurunu oluşturur. Buna göre icra edilen kamu görevi ile hakaret eylemi arasında nedensellik bağının bulunması gerekmektedir. Hakaret doğrudan görevle ilgili olabileceği gibi, görevin yerine getiriliş yöntemi ya da sonuçları ile ilgili de olabilir (YCGK, 23.09.2008, 2008/4-180 E., 2008/205 K..). Örneğin Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından okulun bahçesinde teneffüs saatinde top oynayan öğrencilerin toplarını bitişikte bulunan sanığın bahçesine kaçırdıkları, sanığın da bu nedenle öğretmene "ben seni çocukların topu bahçeme kaçmasın diye kaç defa uyardım, sen çocuklarına sahip çıkmıyorsun, devamlı içerdesin, içerde ne b..k yediğiniz belli değil" diyerek hakaret ettiği olayda failin eyleminin mağdurun yaptığı görevin yerine getiriliş biçimi ile ilgili olması karşısında ilgili nitelikli halin varlığına hükmetmiştir (YCGK, 07.03.2017, 2014/4-755 E., 2017/126 K.). Kamu görevi sırasında ancak görevden dolayı olmayan hakaretler ise, hakaret suçunun basit halini oluşturacaktır.
Belirtilmelidir ki 3359 s. Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek m. 12/2 ile hakaret suçunun kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenmesi özel olarak düzenlenmiştir. Bu durumlarda TCK m. 125 uyarınca tayin edilecek ceza yarı oranında artırılır.
Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçunun TCK m. 301’de düzenlenen Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama suçu ile karıştırılmaması gerekir. Bu suçun unsurları ayrı bir değerlendirmeyi gerektirdiği gibi, suçla korunan hukuki yarar da daha kapsamlıdır.
Hakaret suçunun kişinin dini, siyasal, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı işlenmesi TCK m. 125/3-b ile suçun nitelikli hali olarak düzenlenmiştir. Yine TCK m. 125/3-c ile gösterildiği üzere suçun kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden söz ederek işlenmesi de suçun nitelikli halini oluşturur.
Hakaret suçunun alenen işlenmesi TCK m. 125/4 ile nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Hakaret suçunun, belirsiz sayıdaki kişiler tarafından işitilebilecek, görülebilecek ve algılanabilecek bir ortamda veya çok sayıda kişinin öğrenmesini sağlayacak herhangi bir araçla işlenmesi halinde, aleniyet vardır. Aleniyetin varlığı için, çok sayıda insanın hakareti öğrenmesinin olanaklı olması yeterlidir, söylenenlerin fiilen duyulması şart değildir.
Suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde de alenen işlendiği kabul edilmelidir (YCGK, 30.10.2018, 2017/14-1076 E., 2018/492 K.). Ancak aleni sayılmayan bir yerde gerçekleşen hakaret eylemini başka kişiler duysa bile eylem alenen işlenmiş sayılmaz.
Hakaret ile eleştiriyi birebirine karıştırmamak gerekir. Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir.
Eleştiri ise, herhangi bir kişiyi, eseri, olayı veya konuyu enine, boyuna, derinlemesine her yönüyle incelemek, belli kriterlere göre ölçmek, değerlendirmek, doğru ve yanlış yanlarını sergilemek amacıyla ortaya konulan görüş ve düşüncelerdir. Genelde beğenmemek, kusur bulmak olarak kabul görmekte ise de eleştirinin bir amacının da konuyu anlaşılır kılmak, sonuç çıkarmak ve toplumu yönlendirmek olduğunda kuşku yoktur (YCGK, 13.06.2017, 2014/4-754 E., 2017/324 K.). Anayasa'nın 26. maddesinde, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir. Bunun yanında, bu hak, birçok uluslararası belgeye ve mahkeme kararına da konu olmuştur. AİHM de ifade özgürlüğünün sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen "bilgi" ve "fikirler" için değil, incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerli olacağını ifade etmektedir. (AİHM Handyside/Birleşik Krallık, 5493/72, 07/12/1976; Yargıtay 18. CD., 15.02.2018, 2016/3577 E., 2018/1836 K.). AİHM tarafından çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin güvencesi olduğu değerlendirilen ifade özgürlüğünün eleştiri hakkını da içerdiği unutulmamalıdır. Bununla birlikte eleştiri özgürlüğü mutlak ve sınırsız değildir. Bu hak kullanılırken bireylerin hak ve özgürlüklerini ihlal edecek tutum ve davranışlardan kaçınılması gerekmektedir. (Yargıtay 18. CD., 15.11.2018, 2016/16733 E., 2018/15146 K.; 18.05.2016, 2015/10650 E., 2016/10878 K.).
Hakaret suçunda temel ceza, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası olmak üzere, seçimlik ceza olarak öngörülmüştür. Mahkeme tarafından hapis cezasının seçildiği durumlarda bu ceza, para cezasına çevrilemez. Ancak, TCK m. 50 uyarınca diğer seçenek yaptırımlara çevrilmesi imkanı mevcuttur.
Diğer şartların da varlığı halinde, hakaret suçları için sanığa hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise CMK m. 231/5’e göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yoluna gidilebilir. Benzer şekilde TCK m. 51’de düzenlenen diğer şartların da varlığı halinde hapis cezasının ertelenmesi de mümkündür. Ancak 3359 s. Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek m. 12/2-b uyarınca kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenen hakaret suçunda hapis cezasının ertelenmesi hükümleri uygulanmayacaktır. Nitelikli unsurlardan biri oluşmuşsa TCK m. 125/3 uyarınca cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. Hakaretin alenen işlenmesi halinde, hakaret suçu nedeniyle öngörülen ceza 1/6 oranında arttırılacaktır.
TCK m. 127 uyarınca sövme hariç isnat edilen ve suç oluşturan fiilin ispat edilmiş olması halinde kişiye ceza verilmez. İsnadın yöneltildiği kişi hakkında, isnada ilişkin kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı verilmesi halinde, isnat ispatlanmış sayılır. Bunun dışındaki hallerde isnadın ispat isteminin kabulü, ancak isnat olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunmasına veya şikayetçinin ispata razı olmasına bağlıdır. Hukuk düzeni, bazen kişinin onur ve saygınlığını incitecek biçimde yapılması halinde gerçeği söylemeyi de cezalandırmaktadır. Zira TCK m. 127/2 ile ispat edilmiş fiilinden söz edilerek kişiye hakaret edilmesi halinde, cezaya hükmedileceği düzenlenmiştir.
Hakaret suçunun haksız bir eyleme tepki olarak işlenmesi hali, TCK m. 129/1 ile özel bir tahrik hali olarak düzenlenmiştir. Bu hüküm uyarınca hakim, faile verilecek cezayı üçte birine kadar indirebileceği gibi ceza vermekten de vazgeçebilir. Özel haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesinin ilk şartı haksız bir fiilin bulunmasıdır. Fiilin haksız olması yeterli olup suç olması gerekmez. Haksız fiilin mutlaka hakaret suçunun failine karşı gerçekleştirilmiş olması gerekmez. Üçüncü bir kişiyi hedef alan bir haksız fiile tepki göstermesi makul sayılabilecek kişinin eylemi de bu kapsamda değerlendirilebilir. Hakaretin haksız fiili gerçekleştiren kişiye yönelik sarf edilmesi gerekir.
TCK m. 129/2 uyarınca kasten yaralama suçuna tepki olarak hakaret edilmesi halinde kişiye ceza verilmez.
Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi durumunda, olayın niteliğine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir (TCK m. 129/3). "Karşılıklı hakaret" hükmünün uygulanabilmesi için karşılıklı olarak işlenen suçların TCK m. 125’te yer alan tanıma uygun hakaret suçundan ibaret olması, ilk hakareti gerçekleştiren kişinin haksız olması, hakaretlerin karşılıklı olması, karşılıklı hakaretler arasında illiyet bağının bulunması şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir (Yargıtay 18. CD., 14.12.2015, 2015/9716 E., 2015/13344 K.).
CMK m. 253/1 ile düzenlendiği üzere soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlar uzlaştırmaya tabidir. Buna göre kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçu hariç olmak üzere, hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulmasında uzlaştırmaya başvurulması zorunludur. Buna göre Cumhuriyet savcılığı tarafından görevlendirilecek uzlaştırmacı mağdur ve şüpheli ile iletişime geçecek, uzlaşma teklifi iletecektir. Bu kapsamda mağdur, uğradığı maddi veya manevi zararın giderilmesi amacıyla maddi bir tazminatın ödenmesini talep edebileceği gibi yapma, etme şeklinde manevi bir edimin yerine getirilmesini de talep edebilir. Örneğin hakarete uğrayan mağdur, sosyal medya üzerinden yayınlanacak bir özür metni talep edebilir.
Uzlaşma kapsamında şüpheli, mağdur tarafından belirtilen uzlaşma edimini yerine getirirse hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilecektir. Diğer bir deyişle mağdurun maddi veya manevi zararının giderilmesi ile dosyanın kapanması imkanı vardır. Mağdur veya şüphelinin uzlaştırmayı veya yapılacak teklifi kabul etmemesi halinde muhakemeye olağan usule göre devam edilir.
TCK m. 66 ile düzenlendiği üzere hakaret suçunda esas alınacak dava zamanaşımı 8 yıldır. Bu süre kanunda sayılan hallerin gerçekleşmesi durumunda en fazla yarısı kadar, toplamda 12 yıla kadar uzayabilir. Süreyi dürdürecek veya kesecek hallerin ortaya çıkmadığı durumlarda kamu davası, anılan sürelerin geçmesi ile düşecek, artık fail aleyhinde bir hüküm verilemeyecektir. Bu sürenin hesaplanmasında uzman bir hukukçudan yardım alınmasında yarar vardır.
Hakaret suçunun kovuşturulmasında görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemeleridir. Hakaret suçu kovuşturulurken Asliye Ceza Mahkemesince CMK m. 251 uyarınca basit yargılama usulünün izlenmesi imkanı vardır.
Hakaret suçuyla ilgili kurulan ilk derece mahkemesi kararları, olağan kanun yollarına tabidir. Suçun tabi olduğu kanuni yaptırım sınırları uyarınca hakarete ilişkin karalar kural olarak temyize tabi olmamaktadır. Buna karşılık 7188 s. Kanun ile değişik CMK m. 286/3-a hükmü uyarınca TCK m. 125/3 ile düzenlenen nitelikli hakaret suçları temyize tabi hale getirilmiştir.